Ana içeriğe atla

LEONARDO’NUN YAHUDASI - LEO PERUTZ


KİTAP ADI:

LEONARDO’NUN YAHUDASI

YAZAR:

LEO PERUTZ

Genel Bakış

Leonardo da Vinci, Rönesans deyince ilk akla gelen kişilerdendir. Dünya genelinde, çizdiği ‘Mona Lisa’ tablosu ile bilinse de sanatın her dalının yanı sıra mühendislikten mimariye, anatomiden jeolojiye kadar birçok alanda çalışmalar yapmış bir dâhidir. Eserlerini ve çalışmalarını hayata geçirirken cesur davranmış, yeri geldiğinde kilisenin ve toplumun katı dini kurallarını göz ardı etmekten çekinmemiştir. Zira o dönem için ciddi bir suç sayılsa da mezarlıklardan cesetleri çıkararak otopsi yaptığı ve anatomi çalışmalarını bu şekilde yürüttüğüne ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Primitif denizaltı ve tank modelleri, top ve ateşli silah tasarımları, kale ve müstahkem yapı çizimleri gibi projeleri ve bunlara ilişkin notları ölümünden sonra da bulunmuştur.

Bu notlardan yola çıkarak çizimlerinin hayata geçilmiş modellerini görebileceğiniz çok özel bir müze sizi Milano’da bekliyor. Eğer yolunuz düşerse “Leonardo da Vinci Ulusal Bilim ve Teknoloji Müzesi-Museo Nazionale Scienza e Tecnologia Leonardo da Vinci”ne gitmenizi tavsiye ederim.

Leonardo, yaşadığı yüzyıl düşünüldüğünde çağının ötesinde, hatta günümüz standartlarında bile sıra dışı bir dünya görüşü olan nevi şahsına münhasır biridir.

Da Vinci’nin en ünlü eserlerinden birisi olan Milano’daki Santa Maria della Grazie Kilisesi’nin yemekhane duvarına çizdiği Son Akşam Yemeği (The Last Supper/ Il Cenacolo) resmidir. Birçok sembol ve gizemi barındıran tablo, sadece Hristiyanlık için önemli bir anın canlandırılması değildir; Da Vinci burada günümüzde bile çözülmeye çalışılan bazı ipuçlarıyla mesajlar bırakmıştır.

Hıristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın tutuklanmasından bir gün önce havarileriyle yediği ve anısına ‘ekmek-şarap ayini’nin yapıldığı bu akşam yemeği, yüzyıllardır hem efsanelere hem kitaplara hem de filmlere konu olmuştur. Hz. İsa’nın, havarilerinden Yahuda tarafından ihanete uğrayıp çarmıha gerilmesiyle sonuçlandığı sürecin bu yemekte tetiklendiğine inanılmaktadır.

Leonardo da Vinci’nin ‘Son Akşam Yemeği’ni çizme görevini sevinerek kabul etmediğini tarihçiler iddia etmektedir. Zira bu sıralarda devasa bir bronz heykel yapmak için çalıştığı bilinmektedir. Ancak yine de İncil’de anlatılan ve Hz. İsa’nın havarilerinden bir tanesinin kendisine ihanet edeceğini açıkladığı bu sahnenin çizimi oldukça iddialıdır.

Yemekhanenin nemli ve soğuk ortamının yanı sıra kullanılan çizim tekniği de çok başarılı değildir ve hatta perspektif olarak fotoğraflarda görüldüğü açının yakalanması için bir platformun üzerine çıkılması gerekmektedir. Resmin yıllar içerisinde dökülmeye başlaması, resmin alt tarafına orijinal duvarda olmayan bir kapı açılması, yemekhaneye bir keresinde su basması ve savaşlardan dolayı bazı hasarlar alması kaçınılmaz olmuştur. Resmin korunması için çok geniş güvenlik önlemleri uygulanmakta ve ziyaretçi sayısı belirli bir sayıda tutulmaktadır.

Kitap Hakkında

Ressamların çizimlerindeki karakterlerini gerçek kişilerden esinlenerek çizdikleri bilinen bir gerçektir. Yüzyıllar önce çizilen portrelerin kime benzetilmeye çalışıldığına ilişkin fikir yürütmek tarihi bir beyin fırtınası gerektirebilir. Hele ki bu türden bir başyapıttaki karakterlerin gerçek hayatta kim olmuş olabileceğini düşünmek çok eğlencelidir.

Bu bağlamda kitabın kurgusunun başarılı olduğu söylemeliyim. Hikayede, Üstat Leonardo’nun, Son Akşam Yemeği eseri üzerinde çalışırken, Yahuda’nın yüzünün nasıl olması ve tüm Hıristiyan alemi tarafından lanetlenen bu karakterin kime benzemesi gerektiği konusunda açmaza girdiği anlatılmaktadır.

Eminim ki herkes, eğer bir tabloda yer alacaksa efsanevi bir kahraman gibi veya mitolojik güzelliğe sahip bir tanrıça gibi resmedilmek ister. Şahlanan bir atın üzerinde bir savaşçıya veya bulutların arasında uhrevi bir karaktere kim ilham vermiş olmak istemez ki? Havarilerden birisinin yüzünün kendisine benzemesi de aynı şekilde kimseye rahatsızlık vermemiştir o dönem itibariyle. Fakat Leonardo da Vinci bile Hristiyanlığın Yezid’ine nasıl bir şekil vereceğini bir hayli düşünmüş olmalıdır.

Kitabın konusu aslında son derece dramatik bir aşk hikayesidir. Sübjektif bir karakteri olan aşk hikayelerinin iyi ve kötü kişileri, hikayeyi anlatana göre değişebilir. Burada ise bizi bilinen bir son ve klasik bir dram beklemektedir.

Leonardo da Vinci’nin bu tablodaki açmazının bir aşk hikayesi ile nasıl bir bütünlük gösterdiğini okurken belki muhteşem bir sonla karşılaşmayacaksınız. Ancak yazar Leo Perutz’un bu kitabının nasıl modern dönem klasikleri arasına girdiğine kesinlikle hak vereceksiniz.

Güzel bir hafta sonu etkinliği olarak veya bir yolculuk sırasında rahatlıkla okunabilecek bu eseri, Milano’ya yolunuz düşerek okursanız daha da keyif alacaksınız.

Yorumlar

  1. İnceleme merakımı celbetti. Kitap, okuma listemin başında yerini aldı. Teşekkürler
    Yazılarınızın devam etmesi ümidi ile.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBASTIAN HAFFNER - BİR ALMAN’IN HİKAYESİ

KİTAP ADI: BİR ALMAN’IN HİKAYESİ YAZAR: SEBASTIAN HAFFNER Macar asıllı ünlü düşünür Ervin Laszlo , sosyal değişimi açıklarken geleceğin nasıl şekillenebileceğine dair öngörülerde bulunmuş ve zamanın dairesel, spiral, doğrusal veya kaotik bir şekilde ilerleyebildiğini tartışmıştır. Basitçe ifade etmek gerekirse, Lazslo’nun teorileri tarihin tekerrür mü ettiği, yoksa tekâmül ederek mi ilerlediği sorusuna odaklanır. Bu bağlamda tarih yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe dair ipuçları sunan dinamik bir süreçtir . Nitekim tarih, helezon biçiminde gelişmekte; geçmişte yaşanan bazı olaylar, benzer koşullarda tekrar etse de her defasında farklı bir biçim alarak ilerlemektedir. Bu bakış açısıyla, geçmiş sadece anlaşılması gereken bir olgu değil, aynı zamanda bugünü kavramak ve geleceğe yön vermek için bir rehber olarak değerlendirilmelidir. Tarihi sadece devletler arasındaki ilişkiler bütünü olmaktan çıkaran mikro tarih anlatımının etkisi üzerinde daha ö...

NUR BABA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

KİTAP ADI: NUR BABA YAZAR: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU Din, insanın kendi kimliğini belirlemesindeki en önemli unsurlardan bir tanesidir. Bireyin inanç ile ilgili duruşu, ‘ben kimim/neyim?’ sorusuna verilen cevabı tamamladığı için önemlidir. Dinin dogmatik niteliği düşünülürse, kişinin inancını tanımlaması, kimliğin belki de en hassas göstergeleri arasında yer almasına sebebiyet vermektedir. Zira bireyin kendisini bağlı hissettiği din, bireyin hayat tarzını derinden etkilemekte, değiştirilmesi pek tercih edilmemekte veya değiştirildiğinde psikolojik ve sosyal etkisi göz ardı edilemeyecek seviyede olabilmektedir. Aslında bu yazının kaleme alınması Reza Aslan’ın ‘Zelot’ ve Richard Dawkins’in ‘Tanrı Yanılgısı’ eserlerinden sonra tasarlanmış olmasına rağmen, daha ziyade Hıristiyanlık eleştirisi olarak kategorize edilebilecek bu kitapların ardındansa, içinde bulunduğumuz topluma daha içkin olan dine dair bir kitap olan Yakup Kadri’nin ‘Nur Baba’ eserinden sonraya denk getirilmiştir. Nit...

GULAG TAKIMADALARI - ALEXANDER SOLJENITSIN

KİTAP ADI:  GULAG TAKIMADALARI YAZAR: ALEXANDER SOLJENITSIN Kıt kaynakların etkin bir şekilde kullanımı olarak tanımlanan iktisat, hiç şüphesiz toplumsal hayatın merkezinde olan bir kavramdır. Eğitim düzeyi fark etmeksizin her insan, günlük hayatında ‘iktisat etmek’ veya ‘ekonomi yapmak’ gibi terimleri sürekli kullanmaktadır. Ekonomi, sosyolojik ve psikolojik parametreleri etkilediği gibi siyasi hayatta da kendisine sürekli atıf yapılan bir mefhumdur. Demokrasilerde seçimler öncesinde bu minvalde vaatlerde bulunulmasının nedeni budur. Yine vatandaşların da ekonomiyle ilgili vaatlere daha fazla önem vermesi bu şekilde açıklanabilir. Gündelik kullanımı bu denli yaygın olan bir kavram, elbette ki akademik tartışmalara da ilham vermiştir. Adam Smith, Karl Marx, John M. Keynes, David Ricardo gibi günümüzde dahi atıfta bulunulan teorisyenler, hayatı farklı ekonomik perspektiflerden değerlendirmişlerdir. Artı değer, emek değer teorisi, emeğin sömürüsü, görünmez el, karma ekonomi, vb. kavr...