KİTAP ADI:
EN ALTTAKİLER
YAZAR:
GÜNTER WALLRAFF
Genel
Bakış
16
milyon asker ile 45 milyon sivilin hayatına mal olan İkinci Dünya Savaşı, her
kıtadan insanın hayatını etkilemiştir. Yerkürenin farklı bölgelerinde cereyan
eden bu savaş sonrasında dünyada sistem tekrar kurulmuş ve yeni kurumlar ortaya
çıkmıştır. İnsanın kötü doğasının nerelere kadar ulaşabileceğinin ispatı olan bu
tarihin en yıkıcı savaşı, bize çok yakın bir coğrafyada vukuu bulmasına rağmen İsmet
İnönü’nün kararlı duruşuyla bize sıçramadan atlatılmıştır. Ancak savaş sonrası
küresel ekonomik krizler ve bunalımlardan kaçınmak kolay olamamıştır.
Öte
yandan savaşan ülkeler için altyapı ve insan gücü anlamında daha ciddi
sıkıntılar meydana gelmiştir. Savaş sırasında 6 milyon vatandaşını kaybeden Almanya,
savaş sonrasındaki yeni ekonomi modeli ile hızlı bir büyüme yakalamış olmasına
rağmen 1955’ten itibaren özellikle imalat sanayiinde yabancı misafir işçilere
ihtiyaç duymuştur. Türkiye ile 1961 yılında yapılan anlaşma günümüzdeki Euro-Türklerin
hikayesini başlatmıştır.
Türkiye’den
Almanya’ya ve anlaşma imzalanan diğer Avrupa ülkelerine gönderilen işçiler daha
ziyade kırsal kesimden seçilmiştir. Gönderilen işgücünün sadece 1/3’ünün kalifiye
olması, gelişmekte olan bir ekonomi için pragmatist bir tutum olarak
değerlendirilmektedir. Giden işçilerin aynı bölgelerden seçilmesi, gurbette dayanışma
ve hemşehrilik etkisiyle oralardaki gettolaşmayı tetiklemiştir.
Öte yandan
yasal yoldan giden ‘misafir’ işçilerin ülkelerine verdikleri olumlu geribildirimler
sonucunda kaçak göçlerin teşvik edici olmuş olması doğaldır. Zira Almanya ve
birçok Avrupa ülkesine 1980’den önce vize gereksiniminin olmaması kaçak göçleri
kolaylaştırmıştır. Elbette kaçak işçi olarak gidenler büyük ekonomik umutlarla
gitseler de çoğu zaman hayal kırıklıkları ile karşılaşmışlardır. Bu kitabın tabiriyle
‘en alttan’ başlamışlardır.
Diğer
taraftan Euro-Türklerin bizi oralarda, günümüzde bile, temsil edecekleri akla dahi
getirilmemiştir. Hali hazırda Avrupa ülkelerindeki Türk imajının, kalifiye
olmayan, entegrasyona kapalı ve eğitimsiz bu kaçak işçiler nedeniyle şekillendirildiğini
düşünmek yanlış olmayacaktır. Kaldı ki 1950’lerin sonunda Almanya’ya stajyer, mühendis
ve tekniker olarak giden Türklerin entegrasyon konusunda sıkıntı çekmedikleri
ve hatta ayrımcılığa daha az uğradıkları değişik kitaplarda ve anılarda anlatılmaktadır.
Kitap Hakkında
‘En
Alttakiler’ tam anlamıyla bir araştırmacı gazetecilik başarısıdır. Kitabın
yazarı Günter Wallraff, Almanya’ya kaçak yoldan giren yarı Türk yarı Yunan bir
işçi rolünde en ağır işlerde bizatihi çalışmıştır. Çoğunluğu Türk olan
işçilerle bir arada kalmış, onlar gibi yaşamış ve gerçek kimliğini gizleyerek
hayatta kalmaya çalışmıştır. İlaç sanayinde canlı denek olmuş, ağır sanayide
uzun vardiyalar halinde çok ucuza çalışan ve kendisine koruyucu ekipman dahi verilmeyen
işgücü olarak emek sarf etmiştir. Alman yasalarındaki açıklardan faydalanan ve
misafir işçileri sömürerek büyük servetler kazananları ifşa eden Wallraff,
kitabının yayınlanmasından sonra kendisine açılan davaları kazanmıştır.
Kitabı
okurken, Alman toplumunun yabancılara tümden kötü davrandığı ya da ayrımcılığa
uğrayan kişilerin sadece Türklerden ibaret olduğu gibi bir sonuca
ulaşılmamalıdır. Aksine burada mevzuatta var olan boşlukların nasıl manipüle
edildiği ve bunun da milli menfaatlerin maksimizasyonu kılıfıyla gerçekleştirildiği
anlaşılmalıdır. Yine bu ‘işadamlarının’ kirli siyasi bağlantılarının bulunduğu ve
siyaseten desteklendiği ifşa edilmiştir. Tehlikeli ve işçi sağlığını riske atan
bir iş için, görev tehlikesinin azaltılması ve hatta bertaraf edilmesi
gerekirken ‘nasılsa bunlar yabancı ve kaçak’ diyerek Alman işçilerin korunması
sorunsalı göz önünde bulundurulmalıdır.
Benzer
bir olguyu ülkemizde fason üretim yapan bazı KOBİ’lerde Suriyelilere yönelik
olarak gözlemlemek mümkündür. Sigorta primleri ödenmeyen, saatlik ücreti yerli
çalışanlardan oldukça düşük ve olası bir kazada hakkını araması güç olan bir
işgücü potansiyeli işverenler için bulunmaz bir nimettir. Devletin işgücü
piyasası üzerindeki kontrolünü arttırarak bu gibi sıkıntılı durumlara müdahale
etmesi elzemdir.
Almanya
ve diğer Avrupa ülkelerindeki yabancı düşmanlığının olmadığı iddia edilmemekle
beraber bu ülkelerin göçmen istemediğini söylemek de doğru olmayacaktır. Zira hem
yerel hem de ulusal hükümet temsilcilerinin, ülkelerinde göçmen ihtiyacına dair
söylemleri bulunmaktadır. Bununla beraber bu göçmen kitlesinin profilinin
kontrol edilmesine ilişkin ülkelerin egemenlik haklarını kullanma iradeleri
bulunmaktadır ki kanımızca bu hakkın bizim ülkemiz tarafından da uygulamaya
geçirilmesi gerekmektedir.
Sonuç
‘En
Alttakiler’, yurt dışı işçi sorunları ve kaçak işçilerin durumu konusunda
durumun fotoğrafını çeken muhteşem bir araştırmadır. Yazarın kimliğini gizli
tutarak yaptığı gözlemler ve gerçek kimliğine dönüş süreci başarılı bir şekilde
planlanmıştır. Kitabın sosyolojik bir araştırma yaptığını söylemek hatalı
olmasına rağmen bu alandaki bilimsel çalışmalara öncülük ettiğini söylemek
doğru bir tespit olacaktır.
👏👏
YanıtlaSilPaylaşımın için çok teşekkür ederim. Emeğine sağlık
YanıtlaSil