Ana içeriğe atla

SAVAŞ GÜNLÜKLERİ - GALEAZZO CIANO


KİTAP ADI:

SAVAŞ GÜNLÜKLERİ

YAZAR:

KONT GALEAZZO CIANO

“Liderlik” siyasette olduğu kadar günlük hayatta da sürekli kullanılan bir kavramdır. “Lider” ise, çevresindekileri yönlendirme ve harekete geçirme kapasitesine sahip olup içinde bulunduğu durumu/koşulları değiştirebilen kişilere verilen unvandır. Bu bağlamda bu kişiler, belirli bir grubu, kurumu ve ülkeyi yönetme becerileriyle de donatılmışlardır. Tüm bu yetkinlikleri göz önüne alındığında ise yüksek karakter özelliklerine sahip, bilgi ve görgü bakımından üst seviyede olmakla birlikte etik değerler yönünden örnek teşkil etmesi beklenmektedir.

Bir kişinin gerçekten lider olabilmesi için, böylesine çok yönlü bir kişiye konjonktürün de fırsat sunması ve kişinin bu fırsatları değerlendirmesi gerekmektedir. Fatih Sultan Mehmet gibi bir karakterin Anadolu’nun bir köyünde yaşayan fakir bir ailede doğduğunu, Atatürk’ün okyanusun ortasında bir adada yaşadığını veya Napolyon’un karanlık Orta Çağın karanlığında yaşadığı hayal edersek, konjonktürden kastın ne olduğu daha net hayal edebiliriz. Uygun tüm koşulların bir arada bulunma ihtimali dikkate alındığında gerçek liderlerin ne kadar değerli kişiler olduğunun hakkını teslim etmek gerekir.

Bununla beraber, Weber’in belirttiği lider tiplerinden hangisi olursa olsun, her liderin, sahip olduğu yetkiler ve içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak, her zaman doğru kararlar aldığı sonucuna ulaşılmamalıdır. Zira kararları almadan ve uygulamaya koymadan önce güvenilir ve etkin bir danışma/istişare mekanizması kurması, iyi liderin erdemlerinden biridir. Eski Türklerdeki “Aksakallılar”, Osmanlılardaki “Meşveret Meclisi”, Romalılardaki “Senato” ve İngiltere’deki “Lordlar Kamarası” gibi, pratikteki yetkileri farklı olsa da, danışma işlevi bulunan organlar, liderin/yöneticinin karar verme mekanizmasını kolaylaştırıcı konumdadırlar. Bu türden bir istişareden kaçınan, kendi aklını ilahlaştıran, kendisini yanılmaz ve yenilmez gören bir yöneticinin er ya da geç yıkıma uğraması kaçınılmaz olacaktır. Tarih bunun örneklerini sayısız kere göstermiştir.

Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, 1922 yılında, Ulusal Faşist Parti’yi kuran ve ülkesini Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı günlerine kavuşturmayı vaat eden Benito Mussolini, tarih sahnesinde boy gösteren bu lider profillerinden bir tanesidir. Kurduğu paramiliter ‘Kara Gömlekliler’ grubu ile Nazi Almanya’sındaki SS’lere ilham veren Mussolini, kendi ‘spazio vitale’ (Lebensraum / yaşam alanı) görüşüyle Libya ve Etiyopya’yı sömürgeleştirmiş; Yunanistan, Mısır ve Arnavutluk’un bir kısmını işgal etmiş ve çok daha geniş bir coğrafya üzerinde de hak iddia etmiştir. İtalya’yı çağımızın kriterlerine göre demokratik olmayan yöntemlerle, baskıyla ve sansürle yönettiği için diktatör olarak nitelendirilmiştir. Öte yandan dış politika hülyalarının dışında ülke içinde sosyal sigortalar sisteminin yerleştirilmesinden ulaşım altyapısının geliştirilmesine kadar hayata geçirdiği bir dizi olumlu hizmet, günümüz İtalya’sında hali hazırda faşizm karşıtları tarafından bile, mevcut hükümetleri eleştirmek için örnek olarak kullanılmaktadır.

Yaptıkları ve yapmadıklarıyla, günümüzde bile hala tartışılan böylesine etkin bir ismin (bir diktatörün) düşünce sistematiğine ve yönetim anlayışına dair elimizde oldukça fazla kaynak bulunmaktadır. Ancak bizlere bunu en yakın ve net olarak gösteren eserlerden bir tanesi, bu yazının konusu olan Galeazzo Ciano’nun ‘Savaş Günlükleri’ isimli kitaptır. 1939 yılının başından tutuklandığı 1943 yılına kadar tutulan bu günlük, tamamen genel harbe ve siyasi gündeme ilişkin bilgileri içermektedir. Bu günlükler, 2. Dünya Savaşı’nın başlamasından önceki gergin uluslararası gelişmelerin İtalya’dan nasıl göründüğünü ortaya koymaktadır. Mihver devletler olarak bilinen Almanya-İtalya-Japonya ittifakının nasıl kurulduğu ve bu ülkeler arasındaki diyaloğun aşamaları da Ciano’nun kendi bakış açısından yorumlanmıştır. Her ne kadar Mussolini kabinesinde yer alsa da Nazi Almanya’sına şüpheyle bakan, Müttefik devletleriyle ilişkilerin gerginleşmemesi için elinden geleni yapan ve hatta kişisel bağlantılarını kullanarak İtalya’nın savaş yanlısı olarak algılanmaması uğruna çaba sarf eden Ciano, ülkesinin aktif savaşa girmemesine yönelik tüm imkanları seferber etmiştir.

Kitapta, uluslararası platformdaki durumun yanı sıra İtalyan iç siyaseti hakkında da bilgiler bulunmaktadır. Almanya ile yaşanan müttefikliğin ülke içinde ve halk nezdinde nasıl bir yansıması olduğunu ve orduyla o dönemde halen görevde olan kralın siyasete etkisi güzel bir şekilde anlatılmıştır. Mussolini’nin özel hayatına dair bazı ipuçlarını görme şansı da kitap boyunca ve dipnotlarda verilmiştir.

Mussolini’nin kızıyla evli olan Ciano, hem Duce hem de ailesiyle de yakın ilişki içerisinde olduğundan yaşanan olayların gerçek yansımalarını satırlara dökebilmiştir. Kabinede 1936-43 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı görevini sürdüren Ciano’nun yazdıkları, Mussolini’nin karar verme sürecini ve bu süreç içerisindeki temel motivasyonlarını gözler önüne sermektedir. Ülkesini iyi niyetli bir şekilde ve mevcut kaynaklarını kullanarak kalkındırmaya çalışan, ancak içinde bulunduğu koşulları hatalı değerlendirerek uyarıları dikkate almayan ve belki de megalomani ve/veya hubris sendromundan mustarip bir diktatör olduğuna dair imalar bol miktarda görülebilmektedir.

Sahip olması gerekenden daha büyük miktarda güce sahip olan her diktatör gibi, kendisiyle aynı fikirde olmayan insanlara tahammül edemeyen Mussolini, savaş devam ederken damadı Ciano’yu görevden almış ve kızının ısrarlı yalvarmalarına rağmen kurşuna dizilmesi kararını almıştır. ‘Savaş Günlükleri’, Ciano’nun tutuklandığı gün kesilmektedir ki buna dair bilgileri kitabın giriş kısmından okumak olasıdır. Bu bağlamda günlüklere geçmeden önce mutlaka giriş bölümünün okunması, ayrıca kitaptaki bazı hususların daha iyi anlaşılması için dipnotların da atlanmaması önerilmektedir.

Mihverin nasıl oluştuğunu, savaşın nasıl geliştiğini, savaşın İtalyan iç siyasetine nasıl etki ettiğini ve milyonlarca insanın hayatını bir şekilde etkileyen 2. Dünya Savaşı’nın gizli kalmış farklı köşelerini merak edenler için bu kitap şiddetle önerilen bir okumadır. Yazarın akıcı ve etkili dili ise entelektüel kapasitesinin bir yansımasıdır. Dönemi merak eden kişilerin edinmesi ve kitaplıklarında bulundurması elzem olan bu eserin okuyucuya büyük katkısı olacağına inanıyorum.

Yorumlar

  1. Yine bir solukta okutacağım bir kitap incelemesiyle bizlere merak uyandırdın. Yazınız gerçekten merak uyandırdı. Sanırım kitabı sipariş edeceğim...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler admin 👍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBASTIAN HAFFNER - BİR ALMAN’IN HİKAYESİ

KİTAP ADI: BİR ALMAN’IN HİKAYESİ YAZAR: SEBASTIAN HAFFNER Macar asıllı ünlü düşünür Ervin Laszlo , sosyal değişimi açıklarken geleceğin nasıl şekillenebileceğine dair öngörülerde bulunmuş ve zamanın dairesel, spiral, doğrusal veya kaotik bir şekilde ilerleyebildiğini tartışmıştır. Basitçe ifade etmek gerekirse, Lazslo’nun teorileri tarihin tekerrür mü ettiği, yoksa tekâmül ederek mi ilerlediği sorusuna odaklanır. Bu bağlamda tarih yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe dair ipuçları sunan dinamik bir süreçtir . Nitekim tarih, helezon biçiminde gelişmekte; geçmişte yaşanan bazı olaylar, benzer koşullarda tekrar etse de her defasında farklı bir biçim alarak ilerlemektedir. Bu bakış açısıyla, geçmiş sadece anlaşılması gereken bir olgu değil, aynı zamanda bugünü kavramak ve geleceğe yön vermek için bir rehber olarak değerlendirilmelidir. Tarihi sadece devletler arasındaki ilişkiler bütünü olmaktan çıkaran mikro tarih anlatımının etkisi üzerinde daha ö...

NUR BABA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

KİTAP ADI: NUR BABA YAZAR: YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU Din, insanın kendi kimliğini belirlemesindeki en önemli unsurlardan bir tanesidir. Bireyin inanç ile ilgili duruşu, ‘ben kimim/neyim?’ sorusuna verilen cevabı tamamladığı için önemlidir. Dinin dogmatik niteliği düşünülürse, kişinin inancını tanımlaması, kimliğin belki de en hassas göstergeleri arasında yer almasına sebebiyet vermektedir. Zira bireyin kendisini bağlı hissettiği din, bireyin hayat tarzını derinden etkilemekte, değiştirilmesi pek tercih edilmemekte veya değiştirildiğinde psikolojik ve sosyal etkisi göz ardı edilemeyecek seviyede olabilmektedir. Aslında bu yazının kaleme alınması Reza Aslan’ın ‘Zelot’ ve Richard Dawkins’in ‘Tanrı Yanılgısı’ eserlerinden sonra tasarlanmış olmasına rağmen, daha ziyade Hıristiyanlık eleştirisi olarak kategorize edilebilecek bu kitapların ardındansa, içinde bulunduğumuz topluma daha içkin olan dine dair bir kitap olan Yakup Kadri’nin ‘Nur Baba’ eserinden sonraya denk getirilmiştir. Nit...

GULAG TAKIMADALARI - ALEXANDER SOLJENITSIN

KİTAP ADI:  GULAG TAKIMADALARI YAZAR: ALEXANDER SOLJENITSIN Kıt kaynakların etkin bir şekilde kullanımı olarak tanımlanan iktisat, hiç şüphesiz toplumsal hayatın merkezinde olan bir kavramdır. Eğitim düzeyi fark etmeksizin her insan, günlük hayatında ‘iktisat etmek’ veya ‘ekonomi yapmak’ gibi terimleri sürekli kullanmaktadır. Ekonomi, sosyolojik ve psikolojik parametreleri etkilediği gibi siyasi hayatta da kendisine sürekli atıf yapılan bir mefhumdur. Demokrasilerde seçimler öncesinde bu minvalde vaatlerde bulunulmasının nedeni budur. Yine vatandaşların da ekonomiyle ilgili vaatlere daha fazla önem vermesi bu şekilde açıklanabilir. Gündelik kullanımı bu denli yaygın olan bir kavram, elbette ki akademik tartışmalara da ilham vermiştir. Adam Smith, Karl Marx, John M. Keynes, David Ricardo gibi günümüzde dahi atıfta bulunulan teorisyenler, hayatı farklı ekonomik perspektiflerden değerlendirmişlerdir. Artı değer, emek değer teorisi, emeğin sömürüsü, görünmez el, karma ekonomi, vb. kavr...